İŞKENCE SUÇU VE CEZASI, TCK MADDE 94, 2025

işkence suçu ve cezası

İŞKENCE SUÇU VE CEZASI
TCK MADDE 94, 2025

İŞKENCE SUÇU VE CEZASI, TCK MADDE 94, 2025

İşkence suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının üçüncü bölümünde ve 94. maddesinde düzenlenmiştir. İşkence suçu bir kamu görevlisinin başka bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştirmesiyle meydana gelmektedir. Bu yazımızda işkence suçunun yasal unsurları, nitelikli halleri, özel görünüş şekillerine değinilecek akabinde Yargıtay kararlarına yer verilecektir.

1. İŞKENCE SUÇUNUN KANUNİ DÜZENLEMESİ

Türk Ceza Kanunu’nun işkence suçunu düzenleyen 94. maddesi aynen şu şekildedir:

“1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Ek cümle:12/5/2022-7406/4 md.) Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı beş yıldan az olamaz.

(2) Suçun;

a) Çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı,

b) Avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla,

İşlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) Bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılır.

(5) Bu suçun ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek cezada bu nedenle indirim yapılmaz.

(6) (Ek: 11/4/2013-6459/9 md.) Bu suçtan dolayı zamanaşımı işlemez.”

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçunu düzenleyen 95. madde ise şu şekildedir:

“(1) İşkence fiilleri, mağdurun;

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,

b) Konuşmasında sürekli zorluğa,

c) Yüzünde sabit ize,

d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

(2) İşkence fiilleri, mağdurun;

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,

d) Yüzünün sürekli değişikliğine,

e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

(3) İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(4) İşkence sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.”

Öte yandan işkence, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi ve 1984 tarihli İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine göre de kesin olarak yasaklanmış, savaş ve olağanüstü hal dahil hiçbir koşulda uygulanmasına cevaz verilmemiştir.

2. İŞKENCE SUÇUYLA KORUNAN HUKUKİ DEĞER

İşkence suçuyla korunan hukuki değer esasen insan onurudur. Bunun yanı sıra kişi dokunulmazlığı, kişilerin maddi ve manevi bütünlüğü, adliye ve kamu disiplini de korunan hukuksal yararlardandır. Nitekim failin kamu görevlisi olması öngörüldüğünden kamu idaresinin güvenirliği ve işleyişine dair menfaatler de korunmaktadır.

3. İŞKENCE SUÇUNUN MADDİ UNSURLARI

3.1. İşkence Suçunda Fail

İşkence suçu, fail bakımından özgü suç niteliğinde olup fail ancak kamu görevlisi olabilir. Fail olunması adına kamu görevlisinin ifade alma ya da sorguya çekme gibi bir yetkisi olması zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle kolluk görevlileri dışındaki herhangi bir kamu görevlisi de bu suçun faili olabilecektir.

Kamu görevlisinin ancak görevi gereği işlediği eylemler bu suçu oluşturabilir. Bu nedenle eylemle görev arasında illiyet bağının bulunması gerekir. Başka bir anlatımla kamu görevlisi bu sıfatından kaynaklanan gücünü ve nüfuzunu kullanarak eylemi gerçekleştirmelidir.

3.2. İşkence Suçunda Mağdur

İşkence suçu mağdur bakımından bir özellik arz etmez. Herkes bu suçun mağduru olabilir. Hemen belirtmek gerekir TCK madde 94/2 kapsamında işkence suçunun çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı, avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesi halinde ceza artmaktadır.

3.3. İşkence Suçunda Eylem, Sonuç ve İlliyet Bağı

Türk Ceza Kanunu’nda suçun maddi unsurunu oluşturan hareket, “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışlar” olarak ifade edilmektedir. Bu anlamda işkence suçu, seçimlik ve serbest hareketli bir suçtur.

Failin eylemlerinin insan onuruyla bağdaşmaması ve mağdurun bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine veya algılama yeteneğinin ya da iradesinin etkilenmesine veya aşağılanmasına neden olması gerekir. Bu anlamda işkenceye sebep olan eylemlerin mağdura fiziksel veya psikolojik/zihinsel yönden ağır bir acı veya eza verdiği söylenmelidir. Eylemin işkence suçunu oluşturup oluşturmadığı her somut olayda yargılamayı yapan mahkeme tarafından belirlenecektir.

Failin eylemi her zaman doğrudan bir fiziki müdahaleyi de gerektirmeyebilir. Bu anlamda eylem icrai olabileceği gibi ihmali de olabilir. Örneğin mağdurun çok sıcak ya da çok soğuk bir ortamda bekletilmesi veya çok yüksek seste gürültülü müzik dinletilmesi veya mağdurun aç bırakılması ile de suç işlenebilir. Nitekim TCK madde 94/5 kapsamında işkence suçunun ihmal suretiyle işlenmesi halinde kasten öldürme ya da kasten yaralama suçlarının aksine cezada bir indirim öngörülmemiştir.

İşkence suçunun ihmal suretiyle işlenmesinde fail olan kamu görevlisinin neticeyi önleme hukuksal yükümlülüğü (garantör) olması gerekir. Örneğin karakolda astı olan polis memurlarının vatandaşa karşı işkence uyguladığını gören amirin hiçbir şey demeden, uyarıda bulunmadan olay yerinden uzaklaşması gibi. Garantör konumunda bulunmayan kamu görevlisinin ise tanık olduğu işkence suçunu ihbar etmesi gerekecektir. İhbar etmemesi TCK madde 279 kapsamında değerlendirilecektir.

Yargıtay, failin eylemlerinin işkence suçuna vücut vermesi için sistematik ve süreklilik içermesi gerektiğini kabul etmektedir. Bu anlamda mağdura karşı yapılan birden fazla saldırının genel bir tavır içerisinde gerçekleştirilen davranışlar bütününün bir unsuru olması ya da önceden kararlaştırılmış, organize ve düzenli bir seyir takip etmesi gerekir.

4. İŞKENCE SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

Türk Ceza Kanunu’nun 94/2 maddesinde işkence suçunun nitelikli hallerine yer verilmiştir. Buna göre suçun çocuğa, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye ya da gebe kadına karşı, avukata veya diğer kamu görevlisine karşı görevi dolayısıyla işlenmesi halinde, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunmaktadır. Yine fiilin cinsel yönden taciz şeklinde gerçekleşmesi halinde de fail hakkında on yıldan on beş yıla kadar ceza verilmesi öngörülmüştür.

Türk Ceza Kanunu’nun 95. maddesine göre işkence fiilinin mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına, konuşmasında sürekli zorluğa, yüzünde sabit ize, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olması halinde belirlenen cezanın yarı oranında artırılması gerektiği vurgulanmıştır.

Aynı maddede işkence fiilinin mağdurun iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, yüzünün sürekli değişikliğine, gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine neden olunması halinde belirlenen cezanın bir kat artırılması öngörülmüştür.

İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde ise kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı da düzenlenmiştir.

Son olarak işkence sonucunda ölüm meydana gelmişse fail hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verileceği düzenleme altına alınmıştır.

Öte yandan 94. maddede 12.05.2022 tarihinde yapılan değişiklikle birlikte suçun kadına karşı işlenmesi halinde verilecek cezanın alt sınırının beş yıldan az olamayacağı da düzenleme altına alınmıştır.

5. İŞKENCE SUÇUNUN MANEVİ UNSURU

İşkence suçu genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Failin hareketinin işkence niteliğini taşıdığını bilmemesi veya bu konuda yanılması, hukuksal yanılma olduğu için önem arz etmez. Failde öldürme yönünde doğrudan ya da olası bir kast bulunmaması gerekir. Aksi halde kasten öldürme hükümleri gündeme gelecektir. Kanun koyucu tarafından manevi unsurda özel kast aranmaması suçun, kasten yaralama ya da diğer suçlarla arasındaki farkın ortaya konulması noktasında uygulamada sorunlara yol açmaktadır.

6. İŞKENCE SUÇUNDA HUKUKA AYKIRILIK UNSURU

İşkenceye maruz kalmama tüm insanlar için mutlak ve dokunulmaz bir haktır. Bu nedenle hiçbir hal ve koşulda istisnası olmadan korunan bir haktır. Devletin içinde bulunduğu hal, darbe ya da terör olayları ya da olağanüstü hal gibi durumlarda dahi işkence haklı gösterilemez. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde de aynı gerçeğe işaret edilmiştir. Anılan nedenlerle işkence suçu açısından hukuka uygunluk nedeni bulunmamaktadır.

7. İŞKENCE SUÇUNUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

7.1. İşkence Suçunda Teşebbüs

İşkence suçu neticeli bir suç olduğundan bu suça teşebbüs mümkün değildir. Eylemin insan onurunu ihlal edecek boyutta olmaması halinde işkence suçu oluşmayacaktır. Dolayısıyla failin eylemlerinin objektif olarak işkence suçuna vücut verebildiği durumlarda işkence suçu tamamlanmaktadır. Sonucun doğmuş olması gerekmez. Bu anlamda suç kural olarak teşebbüse mümkün değildir.

7.2. İşkence Suçunda İçtima

Madde gerekçesinde işkenceden söz edilebilmesi için eylemlerin çoğu kez tekrarlanması gerektiğinden bu süreklilik durumu suçun unsurudur. Hareketlerin birden fazla olması birden fazla suç oluştuğu anlamına gelmeyecektir. Başka bir deyişle süreklilik ve sistematik arz edecek şekilde sergilenen hareketler tek bir işkence suçunu oluşturur.

İster aynı ister farklı mağdurlara karşı işlenmiş olsun işlenen birden fazla işkence suçu  TCK madde 43/3 gereğince zincirleme suç kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu nedenle fail, mağdur sayısınca işkence suçundan cezalandırılacaktır. Hareketlerin arasına failin kastını yenilediğini gösterir belirli bir zaman dilimi girmesi halinde artık yeni bir suç işlendiği varsayılmalıdır.

İşkence niteliğindeki eylemler aynı zamanda yaralama, hakaret veya tehdit gibi başka suçları da oluşturuyorsa fikri içtima kuralları uygulanır ve TCK madde 44 gereğince fail en ağır cezayı gerektiren suçun cezasını alır. Öte yandan işkence suçunun cinsel taciz biçiminde işlenmesi ya işkence sonucunda kişinin ölmüş olması kanunda suçun nitelikli halleri arasında gösterildiğinden bileşik suç hükümleri uygulanacak ve fail sadece işkence suçunun nitelikli halinden cezalandırılacaktır. Buna karşılık cinsel saldırı söz konusuysa fail gerçek içtima hükümleri gereği ayrıca cinsel saldırı suçundan da cezalandırılacaktır.

7.3. İşkence Suçunda İştirak

İşkence suçu fail bakımından özgü bir suç olduğundan failin sıfatını bilerek suça katılan kimse suça iştirak etmiş olacaktır. TCK madde 94/4 uyarınca işkence suçunun işlenişine iştirak eden diğer kişiler de kamu görevlisi gibi cezalandırılmaktadır. Bu kural TCK madde 40/2’de öngörülen “Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.” kuralının bir istisnası durumundadır. Dolayısıyla ister işkence suçunu işleyen faile yardım etsin isterse azmettirsin o kişi de müşterek fail olarak cezalandırılacaktır.

8. İŞKENCE SUÇU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

8.1. “Somut olayda; jandarma görevlisi olan sanığın bir suç nedeniyle yakalanan şikayetçiye önce suçunu söyletmek amacıyla tokat atması, akabinde de Jandarma Karakolunda falakaya yatırarak ayaklarının altına copla vurması, belli bir süreç içerisinde süreklilik gösteren ve dolayısıyla sistematik bir şekilde işlenen, insan onuruyla bağdaşmayan, mağdurun bedensel ve özellikle ruhsal yönden acı çekmesine neden olan, algılama ve irade yeteneğini ve buna bağlı olarak da hiçbir şekilde etkilenmeden, özgür iradesiyle ifade vermesini etkileyen, aşağılanmasına yol açan davranışlar olup işkence suçunun oluştuğu gözetilmeden yazılı şekilde kasten yaralama suçundan hüküm kurulması yasaya uygun görülmemiştir.”

* Yargıtay 8. Ceza Dairesi E. 2013/15223 K. 2014/7817 T. 26.03.2014


8.2. “Müştekinin, sanık G. tarafından devriye aracı ile saat 24:00 civarında evine bırakıldığı, müştekinin 25.02.2010 tarihinde aldığı rapora göre; her iki ayak tabanında yaygın ödem ve morluklar, basmakla yaygın ağrı, ayrıca sol ayak tarak kemiğinin yanında 2×1 cm ağrılı hematom ve morluk, sol omuzda 5×3 cm ağrılı lezyon bulunduğunun belirlenmesi karşısında sanıkların eyleminin işkence suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi yasaya aykırıdır.”

* Yargıtay 8. Ceza Dairesi E. 2013/11882 K. 2014/1575 T. 23.01.2014


8.3. “Dosyadaki mevcut doktor ve adli tıp kurumu raporları, olay tutanağı, iddia ve savunmayı doğrulayan tanık beyanları, hastane evrakları ile yaralama fiili sabit olup sanıkların eylemlerinin sistematik şekilde belli bir süreç içerisinde süreklilik göstermediği, meydana gelen tartışmanın kavgaya dönüşüp yaralama ile sonuçlandığı, bu nedenle olayda, işkence suçunun yasal unsurları gerçekleşmeyip sanıkların bu eylemlerinin neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama niteliğinde bulunduğu gözetilerek, şikayetçinin depo önüne getirdiğini gören tanık A. Y. ile olayın başlangıcını gören tanık A. O.’ın soruşturma aşamasında ifadesi eklenmeden talimatla kovuşturma aşamasında ifadesinin alındığı ve her iki anlatımı arasında çelişkiler bulunduğu gözetilerek, önceki ifadelerinin onaylı suretleri eklenerek olay hakkında ayrıntılı ifadesi alındıktan sonra diğer delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle kuşkuya neden olmayacak şekilde olayda haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.”

* Yargıtay 8. Ceza Dairesi E. 2014/398 K. 2014/5977 T. 11.03.2014


8.4. “Sanık F.’ın önceden veya olay sırasında diğer sanıklar S. ve S.’nin, E.’i dövmeleri şeklinde gelişen olayı bildiğine dair delil bulunmadığı, yaklaşık 40 saniye kadar koridor ve koğuş kapısında dolaşmasının ihmali davranışla işkence suçunu işlediği anlamına gelmeyeceği, kaldı ki koğuş içinde çok sayıda infaz koruma memurunun bulunduğu, bir bakışta içerideki olayı fark edemeyebileceği, orada bir anormallik sezmiş olsa dahi sorduğunda yanlış bilgilendirilmiş olabileceği ki, “Psikolojik rahatsızlığı mı var” şeklindeki beyanın buna istinaden söylenmiş olabileceği, kamera kayıtlarında sayım işleminin bitimine yakın bir zamanda koğuş kapısına yaklaşmış olduğunun anlaşılmış olmasına göre, sanıklar S. ve S.’nin eylemlerini tamamlamış olmalarının kuvvetle muhtemel olduğu, bu itibarla koğuştaki darp eylemlerini görememiş olabileceği, bu nedenle darp eylemlerini gördüğü veya bildiğine dair ortada şüpheli durumların olduğu, bu şüpheden de sanığın yararlanması gerektiği düşünülmüştür.”

* Yargıtay 8. Ceza Dairesi E. 2013/13411 K. 2013/26551 T. 06.11.2013


İşkence suçu bir kamu görevlisinin başka bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştirmesiyle meydana gelmektedir. Suçun yargılaması ağır ceza mahkemelerinde yapıldığından suçun faillerinin veya mağdurlarının ceza hukukunda uzmanlaşmış bir avukattan hukuki destek almaları tavsiye edilmektedir.

Av. Kazım ARSLAN

Deneyiminizi daha iyi hale getirmek için bu web sitesinde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş oluyorsunuz. (Çerez Politikası Aydınlatma Metni)