İRTİKAP SUÇU VE CEZASI, TCK MADDE 250, 2025

İRTİKAP SUÇU VE CEZASI

İrtikâp suçu, kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine karşı işlenen suçlar arasında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 250. maddesinde düzenlenmektedir. Kamu görevlisinin nüfuzunu veya güvenini kötüye kullanarak haksız menfaat temin etmesi eylemini cezalandırarak, devlet kurumlarına duyulan güveni ve kamu hizmetinin dürüstlük ilkesi çerçevesinde yürütülmesini korumayı amaçlar.

Bu makalede, irtikâp suçunun hukuki dayanağını, temel unsurlarını, farklı işleniş biçimlerini (türlerini) ve bu konuya ilişkin Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarını detaylı olarak inceleyeceğiz.


1. İRTİKÂP SUÇUNUN HUKUKİ NİTELİĞİ VE KORUNAN HUKUKİ YARAR

1.1. Hukuki Dayanak ve Tanım

İrtikâp suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suçun oluşması için kamu görevlisi tarafından görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılarak icbarda bulunulması (TCK madde 250/1 – icbar suretiyle irtikap); görevinin sağladığı güven kötüye kullanılarak kamu idaresi ile ilişkisi olanların haksız yarar sağlamaya ikna edilmesi (TCK madde 250/2- ikna suretiyle irtikap) veya mevcut hatasından yararlanılması (TCK madde 250/3 – hatadan yararlanma yolu ile irtikap) gerekir.

1.2. Korunan Hukuki Yarar

İrtikâp suçuyla korunan esas hukuki yarar, kamu idaresinin güvenirliği ve saygınlığıdır. Kamu görevlilerinin yasalara uygun, dürüst ve tarafsız hizmet sunması, toplumun devlete olan güvenini sağlamlaştırır. İrtikâp eylemi, bu güveni sarsar, kamu otoritesini lekeleyici ve zedeleyici niteliktedir. Suçun mağduru ilk planda menfaati sağlayan kişi olsa da, esasen bu suç tüm topluma ve kamu idaresine karşı işlenmiş kabul edilir.


2. İRTİKÂP SUÇUNUN MADDİ UNSURLARI

2.1. Fail ve Mağdur

İrtikap suçunun faili mutlaka bir kamu görevlisi olmalıdır (TCK m. 6/1-c). Kamu görevlisi sıfatını taşımayan kişilerin bu suçu tek başına işlemesi mümkün değildir. Suçun işlenişi sırasında failin kamu görevlisi olması yeterlidir. Kamu görevlisi olmayan kişiler bu suça ancak azmettiren veya yardım eden olarak iştirak edebilirler.

Suçun mağduru, yarar sağlamaya zorlanan, buna ikna edilen ya da hatasından yararlanılan gerçek kişidir. Öte yandan kendisine karşı icbar veya iknada bulunulan veya hatasından yararlanılan kişi ile aleyhine menfaat sağlanan kişinin aynı olması gerekmez. Örneğin kızı hakkında icbar kullanmak suretiyle babadan menfaat temin edilmiş olması durumunda da bu suç oluşacaktır.

2.2. Maddi Konu – Yarar/Menfaat

Menfaat, para, eşya gibi maddi olabileceği gibi, cinsel yarar, bir işin yapılması/yapılmaması gibi gayri maddi de olabilir. Önemli olan temin edilen yararın haksız olmasıdır. Sağlanan yararın az veya çok olması önemli olmadığı gibi iade edilmesi de suçun oluşmasını önlemez. Yarar sağlama vaadi ile dahi suç tamamlanmaktadır.

2.3. Fiil

TCK m. 250, irtikâp suçunun işleniş biçimine göre üç farklı türünü düzenlemiştir. Bu ayrım, suçun ağırlığını ve dolayısıyla cezasını belirlemede esas teşkil eder.

2.3.1. İcbar Suretiyle İrtikâp (Zorlama) – TCK m. 250/1

Bu tür irtikâp, suçun en ağır şeklidir. Kamu görevlisi, görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak mağduru kendisine veya başkasına yarar sağlamaya icbar eder (zorlar).

  • İcbarın Niteliği: Maddi cebir veya tehdit aşamasına varmayan, ancak mağdurun iradesini sakatlayacak nitelikte bir baskı olmalıdır. Kanun metninde icbarın tanımı şu şekildedir: “Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.” Cebir veya tehdidin maddi olması halinde yağma suçu gündeme gelir.
  • Cezası: Beş yıldan on yıla kadar hapis cezasıdır (TCK m. 250/1)

2.3.2. İkna Suretiyle İrtikâp (Kandırma/Hile) – TCK m. 250/2

Bu durumda kamu görevlisi, görevinin sağladığı güveni kötüye kullanarak ve hileli davranışlarla mağduru yarar sağlamaya ikna eder. İcbar suretindeki gibi doğrudan bir baskı yoktur; kamu görevlisi, resmi sıfatının verdiği güveni ve yetkileri kullanarak hileli bir yol izler. Örneğin, yasal olarak alınması gerekmeyen bir parayı “yasal bir ücret” gibi göstererek alması bu kapsama girebilir.

  • Cezası: Üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır (TCK m. 250/2).

2.3.3. Hatadan Yararlanmak Suretiyle İrtikâp – TCK m. 250/3

Bu suç tipi, ikna suretiyle irtikâp suçunun daha hafif bir görünümüdür. Mağdur, kendiliğinden bir hataya düşerek (örneğin yasal olarak ödenmesi gerekenden daha fazla ücret ödemesi gerektiğini düşünerek) kamu görevlisine menfaat sağlar. Fail olan kamu görevlisinin ise bu hatanın oluşmasında hiçbir icrai veya hileli davranışı yoktur; sadece mağdurun hatasını fark ederek buna sesiz kalması ve haksız menfaati alması bu suçun oluşumu için yeterlidir. Kamu görevlisinin aktif bir hareketi (zorlama veya hile) bulunmadığı için en hafif cezai yaptırım bu türe uygulanır.

  • Cezası: Bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır (TCK m. 250/3).

3. İRTİKAP SUÇUNUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ

3.1. Teşebbüs

İrtikap suçu, yararın vaat edilmesiyle birlikte tamamlanır. Yararın sağlanması ile de sona erer. Suçun tamamlanmış sayılması için vaadin yerine getirilmiş olması gerekmez. Bu bakımdan icbar ve ikna suretiyle irtikap suçlarında vaatte bulunmayı sağlamaya yönelik harekete rağmen bu yönde bir taahhüdün elde edilememesi gibi hallerde teşebbüs hükümleri gündeme gelebilecektir.

3.2. İçtima

Failin birden fazla irtikap suçu işlemesi halinde suçların mağdurunun farklı kişiler olması halinde mağdur sayısı kadar suç oluşur. Fakat aynı kişiye karşı işlenmesi halinde TCK madde 43 gereği zincirleme suç hükümleri uygulanır.

3.3. İştirak

Kamu görevlisi, icbar veya ikna hareketini kamu görevlisi olmayan üçüncü bir kişi aracılığıyla gerçekleştirmişse üçüncü kişi azmettiren ya da yardım eden olarak sorumlu tutulabilir.


4. İRTİKÂP SUÇU VE BENZER SUÇLARLA AYIRIMI

İrtikâp suçu, kamu görevlilerinin işlediği diğer yolsuzluk ve görev suçları (Rüşvet, Zimmet, Görevi Kötüye Kullanma) ile sıklıkla karıştırılabilmektedir. Bu ayrım, davanın doğru hukuki vasıfta görülmesi açısından hayati öneme sahiptir.

4.1. İrtikâp ve Rüşvet (TCK m. 252)

İrtikâp ve Rüşvet suçları arasındaki en temel fark, suçun yapısı ve faillerin iradesidir.

  • Rüşvet: İki taraflı bir suçtur. Menfaati veren (rüşvet veren) ve alan (rüşvet alan kamu görevlisi) arasında yasadışı bir anlaşma (pazarlık) vardır ve her iki taraf da suçun faili olarak cezalandırılır.
  • İrtikâp: Tek taraflı bir suçtur. Kamu görevlisi, nüfuzunu/güvenini kötüye kullanarak karşı tarafın iradesini sakatlar. Menfaati veren kişi suçun faili değil, mağdurudur.

4.2. İrtikâp ve Zimmet (TCK m. 247)

Zimmet suçu, kamu görevlisinin görevi nedeniyle kendisine tevdi edilen veya gözetimi altında bulunan malı kendi malıymış gibi kullanması veya sahiplenmesidir. Zimmet suçuyla ilgili detaylı bilgiye şu yazımızdan ulaşabilirsiniz: https://www.lodoshukuk.com/zimmet-sucu-ve-cezasi/

  • Zimmet: Menfaat, doğrudan doğruya kamu kurumuna ait malvarlığı üzerinde gerçekleşir.
  • İrtikâp: Menfaat, mağdur bir kişiden sağlanır ve failin görevinin sağladığı nüfuzu veya güveni kötüye kullanması esastır.

4.3. İrtikâp ve Yağma (TCK m. 148)

İcbar suretiyle irtikâp, yağma suçu ile karıştırılabilir, çünkü her ikisinde de zorlama (icbar/cebir) unsuru vardır.

  • Yağma: Mağdurun iradesini tamamen ortadan kaldıran, maddi cebir veya tehdit kullanılır.
  • İcbar Suretiyle İrtikâp: Kamu görevlisinin zorlaması, maddi cebir veya tehdit boyutuna ulaşmaz. Baskı, kişinin hakkının yerine getirilmeyeceği endişesine dayanır. Zorlama bu aşamayı geçerse, eylem artık irtikâp değil, yağma suçu olarak nitelendirilir.

5. YARGITAY UYGULAMALARINDAN ÖRNEKLER

“Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 26.04.2016 tarihli ve 2014/118 Esas, 2016/208 sayılı Kararında da benzer şekilde belirtildiği üzere irtikap suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlenmiş olması karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin suçun mağduru değil zarar göreni olacağı nazara alınarak, haklarında birden fazla mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar hakkında tek suçtan hüküm kurulup zincirleme suç nedeniyle 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesi uygulanmak suretiyle artırım yapılarak ceza belirlenmesi yerine, eylemlerinin ayrı suç olarak kabulüyle yazılı şekilde hükümler kurulması,…”

*Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2022/5615 K. 2025/6628 T. 27.05.2025


“Sanığın, görevi nedeniyle sahip olduğu nüfuzu kötüye kullanarak farklı şahıslardan para, yakıt ve hayvan temin etmesi şeklindeki eylemleriyle alakalı zincirleme şekilde icbar suretiyle irtikap suçundan mahkumiyetinde hükmedilmiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.2010 tarihli ve 2009/5-167-2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere; icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevi cebirin belli bir şiddete ulaşmasının, ciddi olmasının ve mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmamasının gerektiği, mağdurların beyanları ile tanık anlatımları dikkate alındığında oluş şekline nazaran somut olaylarda sanığın yasanın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışının bulunmadığı, bu itibarla cebri irtikap suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, mağdurların kendilerinden istenen menfaatin haksız olduğunu bilmeleri nedeniyle ikna suretiyle irtikap suçundan da bahsedilemeyeceği, diğer yandan görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle mağdurlarla borç ilişkisine girmesi ve menfaat temin etmesi şeklindeki eylemlerinin zincirleme şekilde icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı nazara alındığında; sanığın yargılama konusu bu eylemlerinin 5237 sayılı Kanun’un 257 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,”

*Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2021/3402 K. 2023/10904 T. 08.11.2023


“Suç tarihi olan 26.02.2010 günü polis memuru olan sanık …’ın diğer sanık …’u görevi gereği kullandığı polis ekibi aracına çağırdığı ve mağdurlara karşı adı geçen sanığın polis amiri olduğu izlenimi yarattığı, sanıkların bir suç işleme kararının icrası kapsamında ve aynı gün içerisinde birden fazla mağdura karşı icbar suretiyle irtikap suçunu işledikleri anlaşılan somut olayda; sanıklar hakkında 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi uygulanarak tek bir zincirleme olarak icbar suretiyle irtikap suçundan hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde iki ayrı mahkumiyet hükmü kurulması,”

*Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2022/2221 K. 2023/12422 T. 20.12.2023


Anılan yazı cevapları ve birbirleriyle uyumlu mağdur … şikayetçi anlatımları, soruşturma aşamasında tutulan tutanaklar ile görüntü inceleme raporları ve tüm dosya kapsamından; sanığın, vize işlemleri eksik olan turistleri vize bankolarına yönlendirmesi gerekirken görev gereklerine aykırı hareketle yönlendirmeyip tahsil etmekle görevli olmadığı paraları alarak mal edinmek suretiyle kamu zararına sebebiyet verme ve haksız menfaat sağlayarak kişilerin mağduriyetine neden olma şeklindeki eylemlerinin 5237 sayılı Kanun’un 257/1. maddesinde düzenlenen zincirleme biçimde icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı gözetilmeden yanılgılı değerlendirmeler sonucu yazılı şekilde aynı Kanun’un 250/3. maddesi uyarınca hüküm kurulması hukuka aykırı görülmüştür.”

*Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2022/625 K. 2025/442 T. 07.01.2025


“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 30.03.2010 tarihli ve 2009/5-167-2010/70 sayılı Kararında da açıklandığı üzere, icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, manevî cebirin, belli bir şiddete ulaşması, ciddî olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği, olayın oluş şekline göre sanığın katılan …’a yönelik eyleminde öğretî ve uygulamada kabul edildiği üzere Yasa’nın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan davranışının bulunmadığı, bu itibarla cebrî irtikap suçunun yasal unsurları oluşmadığı gibi suç tarihine nazaran eyleminin rüşvet alma niteliğinde de olmadığı, sanık hakkındaki mahkûmiyete konu oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 257/3. maddesinde düzenlenen görevinin gereklerine uygun davranmak için çıkar sağlama suçunu oluşturacağı, bu suç ile sanığın katılan … dışındaki diğer mağdurlara yönelik eylemleri nedeniyle üzerine atılı 5237 sayılı Kanun’un 250/2. maddesinde düzenlenen ikna suretiyle irtikap suçunun kanunda öngörülen cezalarının üst sınırı itibarıyla aynı Kanun’un 66/1-e ve 67/4. maddelerinde belirlenen 12 yıllık ilavelî dava zamanaşımı süresine tabî olduğu, 01.09.2009 olan suç tarihi ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından hükümlerin 5237 sayılı Kanun’un 7/2 ile 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddeleri de gözetilmek suretiyle 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA”

*Yargıtay 5. Ceza Dairesi E. 2022/1832 K. 2025/5593 T. 22.04.2025


“2004 yılı Mayıs ayından 2010 yılı Aralık ayına kadar Türkiye İş Kurumu… Şube Müdürlüğünde Müdür olarak görev yapan sanığın, 2005 yılından itibaren… Belediye Başkanlığı yetkilileri ile temasa geçerek kurum personelinin burada öğle yemeği yemelerini sağladığı, belediye tarafından kurum personelinden ek yemek ücreti istenmediği halde, kadro durumuna göre personelden ek ücret toplayıp, ayrıca kurumda staj yapan stajyer öğrencileri bu hususta tehdit edip, personelden statülerine göre çeşitli miktarlarda olmak üzere tahsil ettiği toplam 46.380,00 TL’yi uhdesinde tuttuğu kabul olunan somut olayda; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.03.2010 tarihli ve 2009/5-167-2010/70 sayılı kararında da açıklandığı üzere, icbar suretiyle irtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareketin icbar kavramına dahil olduğu, cebirin belli bir şiddete ulaşması, ciddi olması, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağının bulunmaması gerektiği, kurum müfettişi tarafından yapılan disiplin soruşturması aşamasında beyanına başvurulan bir kısım stajyer öğrencilerin öğle yemeğini yemeseler bile ek ücret kesilmesi olayına karşı çıkmalarına sanık tarafından “öğle yemeği yemeyenler kendilerine başka bir staj yeri bulsunlar ” şeklinde sözlerle tehditte bulunduğu nazara alındığında, öncelikli olarak suç tarihi itibari ile kurumda stajyer öğrenci olarak bulunan ve kendisinden yemek ücreti alınan şahısların tanık sıfatı ile ayrıntılı beyanlarının alınması, sonucuna göre sanığın öğreti ve uygulamada kabul edildiği üzere yasanın öngördüğü anlamda icbar boyutuna varan bir davranışının bulunup bulunmadığının da karar yerinde tartışılması, icbar boyutuna ulaştığının tespiti halinde eylemlerinin zincirleme şekilde icbar suretiyle irtikap suçunu oluşturacağı, aksi halde eylemlerinin ikna suretiyle irtikap suçu kapsamında değerlendirilerek suç tarihi itibari ile olağanüstü zamanaşımı süresi dolduğundan düşme kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,”

*Yargıtay 11. Ceza Dairesi E. 2021/13557 K. 2024/717 T. 22.01.2024


SONUÇ:

İrtikâp suçu, kamu görevlilerinin dürüstlük ve saygınlık ilkesini ihlal eden, kamu idaresinin işleyişine ciddi zararlar veren bir suç tipidir. TCK m. 250’de, eylemin ağırlığına göre icbar, ikna ve hatadan yararlanma suretiyle olmak üzere üç ayrı görünümü cezalandırılmıştır. İrtikâp eyleminin doğru hukuki vasıfta nitelendirilmesi, özellikle rüşvet ve yağma gibi benzer suçlardan ayrımının yapılması, yargılamanın adil ve doğru sonuçlanması için büyük önem taşır. Bu nedenle, irtikâp suçuyla ilgili her somut olayın ceza hukukunda uzman bir avukattan destek alınarak yürütülmesi ve TCK m. 250’deki unsurlar ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ışığında titizlikle değerlendirilmesi tavsiye edilmektedir.

Av. Kazım ARSLAN


Yasal Uyarı: Bu makalede yer alan bilgiler, genel hukuki bilgilendirme amaçlı olup, hukuki tavsiye veya danışmanlık niteliğinde değildir. Somut hukuki sorunlarınız için uzman bir avukata danışmanız önerilir.

Deneyiminizi daha iyi hale getirmek için bu web sitesinde çerezleri kullanıyoruz. Devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş oluyorsunuz. (Çerez Politikası Aydınlatma Metni)